Çok uzun zaman yalnız yaşadıktan sonra kalabalıklara karışmak biraz güç olur. İşte ömrümün bu bölümünden el sallıyorum şu an sana arkadaşım. Ne kadar yalnız kalınabilirse o kadar yalnız kalmıştım. Nasıl bir yalnızlık biliyor musun; kulakları sağır edecek bir çığlık kadar şiddetli, yüzünü mosmor eden bir tokat kadar sert, gökyüzü kadar uzun ve sonsuz… Böylesine bir işkence türü yahut yaşama şekliydi yalnızlığım.
Bana ait bir oda ve mutfağı bölüp salon icat ettiğim bir evim vardı. O evden çıkalı 2 yıl geçti fakat hala kokusu burnumdadır. Bilir misin, her evin bir kokusu olur! Ev sahiplerinden başka kimse alamaz o kokuyu. Aslında ona koku demek hata olur bana kalırsa. Kokudan çok daha fazlası var içinde; huzur, sessizlik, güven, aitlik ve her şeyden önce kendinden bir parça var. Ev, oda ya da odalar, her neyse işte artık, sadece duvarlardan meydana gelen bir yapı değil. Senin ta kendindir, hikâyendir.
Evet, o evin içinde yalnızdım. Bunu korkmadan söyleyebiliyordum. Tek bir kişi yoktu sığınacak, tek bir kişi yoktu dinleyecek. Tek başımaydım. Nasıl koyar adama bilir misin arkadaşım; nasıl huzursuz eder, nasıl iç yakar? Bilmezsin belki ya da bilirsin, şu an onunla ilgilenmiyorum. İlgilendiğim konu şu; ben başaramamıştım. Neyi mi? İyi arkadaş biriktirmeyi, iyi dost biriktirmeyi… Becerememiştim yani, olmamıştı. Hoş zaten, bu hayatta doğru düzgün bir başarım olduğunu da söyleyemem. Hep en dibi gören, en sonlarda sırıtan, her zaman doğru dürüst hedefe koşamayan adam oldum ben. Kazanmak nedir bilemedim! Ulan insan bir defa kazanmaz mı be! Kazanır değil mi? Bir defa kazanır! Ama yapamadım.
Hayat çok garip biliyor musun arkadaşım? Sen başaramazsın bir şeyleri. Ama o başarısızlıkta tek değilsindir, birileri de yardım etmiştir. Berabersiniz yani, anlatabildim mi? Fakat en son şöyle olur; bütün fatura sana kesilir, her şeyin tek sorumlusu sen olursun. Hani bir iş için hep günah keçisi aranır da o, hep hazırdır ya! Aynen öyle işte. Hayattaki rolüm o günah keçisi oldu. Faturalar, bedeller, kaybetme sorumlulukları hep üzerime yıkıldı. Bir kişi bile durmadı yanımda. “Ayaktaysam onlar sayesinde, düştüysem kendim ettim kendim buldum” oldu hep.
Kabul edelim be arkadaşım! Biz yaşamayı her türlü imkâna rağmen beceremedik. Ne hayatta yüzümüz güldü ne de biz hayatta güldük, ne hayat kazanma şansı verdi ne de biz hayatta kazanabildik; uzar gider bu cümleler, aldırma sen bana. Kapa gözlerini ve yıldızları düşün. Ha bir de, dalga seslerini. İkisi bir arada olunca daha bir huzur veriyormuş, öyle söylüyorlar.
Bağlamadan gitmeyelim; yalnızdım dedim ya hani; işte çok sonra bir gece vakti, o gece için iyi dileklerini ileten bir kadın geldi araladığım pencereden içeri giren rüzgârla beraber. Sonra kapattım camları sıkı sıkıya; ne ben çıktım odadan ne de rüzgârın getirdiği kadim emanet! Kalakaldık bir göz odanın içinde iki hali perişan. Zaman umarsızca geçti bize bir şeyler bırakarak. Elimizde kalanlara baktık, düşündük taşındık ve bunun adına “ikili yalnızlık” dedik.
O gündür bugündür hayattayız işte arkadaşım! Ve galiba bu defa kazandım! Daha doğrusu kazandık. o da, ben de… Kazandık; el ele vererek bir şeylerin üstesinden geldik. Hatta ne yaptık biliyor musun? Göğsümüzü gere gere haykırdık hayata; hepiniz, biz tek.
26.03.2016
Yemin ederim seni tanımlayacak bir cümle bulamıyorum!
BeğenBeğen
Özlettin kendini be adam! Şükür kavuşturana 🙂
BeğenBeğen
Abi nerelerdesin be! Sonunda geldin, yemin ederim öldüğünü filan düşündüm 🙂 özletme kendini
BeğenBeğen
Uzun zamandır neredeydin, cevap verir misin buna? Bir açıklama yapman şart
BeğenBeğen
İnstagram kapalı, facebook yok, twitter da yazmıyordun. Sen ner dey din!!??
BeğenBeğen
Yine delik deşik bir hikaye 🙂 birisi bana okusa bunu eğer direk adını söylerim, öylesine alıştım cümllerine. çok sıcak ve içten. seviliyorsun tarafımdan. fakat abi bişey soracam; sen bunları yaşadın mı gerçekten yoksa öylesine mi anlatıyorsun? cevaplarsan sevinirim. diğer yazı için de gecikme, özledim 🙂
BeğenBeğen
aman efendim amaannn kimleri görüyorum! :)) özlemişiz ferocum 🙂
BeğenBeğen
sitenin girişinde kırmızı tuborg vermen gerek 🙂 yoksa fenaa
BeğenBeğen
sarıkafa kalpli göz şu anki ruh halim 🙂 yine ağzım düştü 🙂 iyisin maşallah. kitap için de az kaldı galiba? haberleri bekliyorum
BeğenBeğen
sana tek lafım: harikasın adam 🙂 özletme kendini artık, yetti gayrıııı 🙂
BeğenBeğen
abi yine harikasın. kadın ruhundan çok iyi anlıyorsun 🙂 yengeye selamlar. kıskanıyoruz onu, haberin olsun 🙂 öptüm kaleminden.
BeğenBeğen
çok uzun bir süreden sonra yine ferzend beni ağlattı…ne diyim, canın sağolsun.
BeğenBeğen
Mersin üniversitesine geldiini duydum, gözlerim şen oldu 🙂 beklemedeyim. bu arada yazı çoooogüzel yine. ellerinden öptüüüm :))
BeğenBeğen
ferzend abiiiim! nerdesiiin sen? özlemişim seni. bu arada YGS’yi kazandım, mersine geliyorum. haber edecem sana, yardımına ihtiyacım olabilir 🙂 öpüldün
BeğenBeğen
Merhaba Ferzend bey! Agora Kitapçılık olarak iletişime geçmek istiyoruz sizinle. Mail adresinizi kontrol ederseniz seviniriz.
İyi çalışmalar.
BeğenBeğen
neredesin firuzeeee :)) anlaşıldı umarım mesajım!!! :)))
BeğenBeğen
adını çok andık aylardı 🙂 kulağın çınladı mı bilmiyorum ama bayağı saydık arkadan 🙂 kayboldun diyeeee. her neyse, yine klasik ferzend yazısı 🙂 özlemişim. biraz da duygulandım…neyse artık burdasın değil mi? yazacaksın?
BeğenBeğen
dertler derya olmuş ferzend de bir sandal 🙂 gel kurtar bizi ismail abiiii :)))
BeğenBeğen