MAVİ

Masmavi olacak ay, diye haber saldılar her bir yana. Televizyonlar ondan bahsetti. Gazeteler, dergiler, internet siteleri… Hepsi ondan bahsetti. Simit gözlüklü bilim adamları basına demeçler verdiler. Ve inanır mısın sevgilim, mavi ay’ın mutluluk getireceğini söylediler; hiç utanmadan, çekinmeden.

Mutluluğun, doğa olaylarına bağlandığı, insanların namussuz olduğu bir döneme denk geldi ömrümüz. Zaten yeterince hasret ve ayrılık doluyken, bir de bu çıktı başımıza. Mavi ile yeni tanışmış insanlar olacaklar ki mutluluk diye bir isim takmışlar mavi ay’a. Yoksa bunun başka bir izahı olamaz. Hem şu da bir gerçek, mutluluk tek bir renkte bağlı kalamaz. Mesela bana sorarsan, kahveyi kıskandıran güzellikte olan gözlerinin rengi, maviden daha çok mutluluk veriyor bana. Gece karanlığını andıran saçlarının siyahı daha bir huzur dolduruyor içimi. Mavi ay kimin umrunda, sen yanımda uzanırken ve sana dair renklerde avare dolanırken.

Sen ve sana dair şeyler varken ne diye gökyüzündeki bir yıldızdan medet umayım!? Neden böyle bir ahmaklık yapayım, akıl işi değil. İlla mavi ile alakalı bir düş, mutluluk ya da ona benzer bir şey dileyeceksem; deniz olur bu, gökyüzü olur, kuş kanadında olan bir mavi leke olur, maviliklerde süzülen bulutlar olur… Yani mavi ararsam bulurum, mavi ararsam karışırım; bulanırım ona.

Fakat inan sevgilim, ne gözüm ay’ın mavi oluşunda ne de gökyüzünde… Sadece dünyadaki bütün mavi gülüşlü çocuklar çıkar savaşlarında ölmeden evvel başımı kasıklarına yaslayıp sonsuz huzura ereyim istiyorum. Sadece sana karışmak, senden bir parça olmak ve bedenindeki bir damla sıvıya; belki gözlerinden akan yaş, belki de göğsünden süzülen ince bir ter damlası ya da adı her neyse; oraya hapsolayım istiyorum…

Benden böyle hallice sevgilim, ya sen; ya sen nasılsın?

Yorum bırakın