GİT(ME)

Gidersen ne olur? Aslında pek bir şey olmaz ama sen gitme. Ne gerek var? Sen gidince ikimiz de üzüleceğiz. Sonra ağlayacağız filan. Hatta belki içeriz bile  ayrı kentlerde aynı gözyaşları ile. Gerek yok buna.

Ve sen gidersen, hayatımda da pek bir değişiklik olmaz aslında. Yani olur da açmayalım şimdi o konuyu. Yıllarca yüzünü görmem gidersen. Görmezsem acım hafifler gün geçtikçe. Sonra anılarımda kalırsın. Kim bilir ilk başlarda aklıma geldikçe beni ağlatan şeyler, acım dinince gülümsetir. Olabilir bu.

Aslında hatırlamamak acının en fenası da bakma bana gülümsetir dedim. Alıştık bu ülkede acıyan şeylere gülümsemeye. Gidişinden sonra saatler, günler, haftalar, aylar, yıllar geçer. Geçmez değil, geçer de nasıl geçer  bilmiyorum. Kim bilir belki yıllar sonra hayatıma bir kadın girer. Çok severim mesela. Ne kadar çok deme, çok işte. Kıyaslama kendinle. İşte o kadınla birgün sahilde el ele yürürken ya da bir lokantada yemek yerken; saçları, gözleri, elleri sana benzeyen bir kadın görüp uzaklara dalarım. Seni hatırlar dudak bükerim, ellerim terler filan… Ama geçer birkaç dakika sonra. Yani dışarıdan geçer de içten geçer mi onu bilmiyorum.

Aslında demem o ki; gitme. Yani git ama bana git. Benden yine bana git. İlla gideceksen söyle beraber gidelim. Bir yer seçer gideriz. Tek başına yürüdüğün yol, sana zulüm bana ölüm olur. Gitme vesselam git-me…

Yorum bırakın